Terapi Yaklaşımları

Duygu Odaklı Terapi Nedir?

Duygu Odaklı Terapi; odağını duygular üzerine yoğunlaştırarak duyguları temel terapötik ilişki aracı olarak kullanır. Terapi almak isteyen ya da terapiye devam kişiler terapi sürecine yönelik pek çok konuda bilgi edinmek isteyebilir. Terapide neler yapılıyor? Terapi süreci danışanın konuştuğu, terapistin sadece dinlediği bir süreç mi? Bu sorular danışanları bazen terapiye gelmekten alıkoyabiliyor. Aslında terapi süreci sadece danışanın konuştuğu terapistin dinlediği bir süreç değildir. Tabii ki danışan terapiste göre daha fazla konuşmalıdır. Terapistler terapi sürecinde bazı ekolleri takip ederler, Duygu Odaklı Terapi bu terapi modellerinden biridir.Bu blog yazısında Duygu Odaklı Terapi nedir, temel kavramları nelerdir, terapi anında nasıl kullanılır gibi sorulara yanıt aramaya çalışacağız.

Terapi Nedir?

Terapi; kişinin içinde bulunduğu psikolojik sıkışmışlık hissinden kurtulmak amacıyla başvurduğu bir süreçtir. Terapide kişilerin genellikle yıkıcı duygu, düşünce ve davranışlarına odaklanılır. Burada terapi ekollerine dayalı olarak farklı yaklaşımlar söz konusudur. Bilişsel Davranışçı Terapi, Davranışçı Terapi, Gestalt Terapi, Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi gibi farklı farklı terapi ekolleri mevcuttur. Her terapist bu ekollerden birini tercih eder, bazen ise terapi sürecine bütüncül bir yaklaşımla eğilirler. Duygu Odaklı Terapi ise değişimde duyguların aktif bir rol oynadığını ifade eder. Terapide ana malzeme olarak duyguları kullanır. Duygular hem çevreyle hem de aile üyeleriyle iletişimin temel koşuludur. Duygu odaklı terapi birey merkezli terapi, geştalt terapi ve duygu kuramlarıyla birlikte ortaya çıkmıştır. Önceleri çift terapisinde daha sık kullanılan bu yaklaşım son zamanlarda bireysel terapide de kullanılmaya başlamıştır. Depresyon, travma, evlilik, yeme bozuklukları, anksiyete bozukluğu, uyum problemleri gibi farklı alanlarda etkili olduğu görülmüştür.

Duygu Odaklı Terapi Nasıl Ortaya Çıktı?

Duygu Odaklı Terapi, birey merkezli terapi, geştalt terapi, deneyimsel terapi ve varoluşçu terapiyi temel alır. Bu terapilerde olan duygu, biliş, bağlanma stilleri gibi tanımları ele alır. Ayrıca psikodinamik ve öyküsel terapi ile bu tanımları bir araya getiren bir yaklaşımdır. Duyguların insan yaşamındaki önemini artık daha fazla fark ediliyor. Bu yüzden duyguların terapi ortamında da değerlendirilmesi gerektiği ortaya çıkmıştır. Duygu Odaklı Terapi başlarda evlilik ve çift üzerinden devam ettiriliyordu. Ancak bir yerden sonra hem çift hem de bireysel terapide kullanılmasının mümkün olduğu fark edildi. Duygu Odaklı Terapi insanın seçim yapma, kendisini bilme, sorumluluk alma, kaynaklarını fark etme gücüne sahip olduğunu düşünür. Kişide benliğine yönelik olumsuz durumların ve zayıf hissetmenin problemlere neden olduğunu düşünür. Bu duyguların ortadan kaldırılması için danışan terapistle beraber çalışır. Danışan kendisine yönelik hedeflerine ulaşması için terapist danışanı destekler.

Terapide Değişim Nasıl Sağlanır?

Duygu Odaklı Terapi; kişinin kendisine yönelik olumlu algısını arttırmaya, artan olumlu algıyı ise sürdürmeye ve kalıcı hale getirmeye çalışır. Bu durumda kişinin kendi içsel güçleri kullanılır. Kendi kendine güçlenen birey bundan sonraki hayatında devamlı olarak terapiste ihtiyaç duymaz. Böylece hedefe ulaşılmış olunur. Duygu Odaklı Terapi’nin merkezinde empati, koşulsuz kabul, saydamlık gibi temel terapötik amaçlar yer alır. Bu terapötik amaçlar kişilerin kendilerine yönelik değersizlik hislerinin değişmesine, kendilerini iyileştirmelerine, inkar ettikleri kaygı yaratan durumları daha fazla kabullenmelerine, böylece baş etme becerilerini daha fazla geliştirmeye destek olur. Duygu Odaklı Terapi’de Rogeryan Terapi ekolünde de olduğu gibi terapist uzman rolünde değildir. Çünkü uzman rolünde olan terapist terapötik ilişkinin doğasını bozar ve böylece danışan terapiste bağımlı hale gelebilir.  Terapistin ağzından çıkan cümlelere odaklanan danışan ise kendi gücünü fark edemez. Böylece terapi süreci nihai hedefe ulaşamaz.

Duygu Odaklı Terapi Süreci Nasıl Başlar?

Bağlanma

Danışanın hislerinin dinlenilmesi, empati kurulması, duygularına değer verildiğini hissetmesi danışan ve terapist arasındaki bağın kurulmasına yardımcı olur. Kurulan bağ sayesinde danışan hissetmiş olduğu acın ya da öfke terapist tarafından hissedilir. Böylece bu duyguların kendisinde yaratmış olduğu zorlanma durumunu daha net fark edilir. Bağlanma gerçekleştiğinde terapist ile danışan ortak bir odak noktasını daha kolay belirler. Böylece duyguları ortaya çıkaran durumları daha net inceleme fırsatı yakalarlar.

Hissettirmek ve Keşfetmek

Terapist ile danışan kurulan güven bağı sayesinde eski deneyimleri açık açık konuşur. Danışanın kendisini güvende hissettiği terapi ortamında kendisine acı veren deneyimleri daha net ifade eder. Böylece bu acı deneyimlere karşı olan duyguları düzenlenir.

Duyguyu Yeniden Yapılandırma

İşlevsiz olan duygulara yönelik yeniden bir değerlendirme süreci başlar. Böylece danışanın duyguları kendi ihtiyaç durumlarına yönelik olarak tekrardan ele alınır, değerlendirilir, terapistle tartışılır ve bu duygunun nasıl değişeceği daha net ortaya konur. Buradaki temel amaç danışanın kendi içsel kaynaklarını fark etmesidir. Terapist “bu duyguna sebep olan yaşantın annenle ilişkiniz” demez, danışandan bu cümleyi ifade etmesini bekler. Çünkü danışan bu cümleyi ifade ederse değişimin başladığı da gözle görülür şekilde ortaya çıkar. Danışan artık kendisini daha iyi tanımaya ve davranışlarını daha iyi anlamlandırmaya başlamıştır. Davranışların ve duyguların kökünü anlamlandıran danışan kendisine yönelik destek kaynaklarını daha net fark eder. Böylece bu kaynakları harekete geçirir, kendisini daha rahat hisseder, duygusal düzenlemelerini tekrar sağlar, yeni bir yaşam akışı planlar.

Terapide Neden Tavsiye Verilmez?

Terapilerde tavsiye ya da öneri verilmez. Tavsiye ya da öneri verilmemesi danışanları hayal kırıklığına uğratabilir. Şöyle düşünelim; hayatınızda sürekli size ne yapmanız gerektiğini söyleyen bir terapistle görüşmelere devam etmek nasıl bir duygu sizce? Psikoeğitim süreci dışında; ailenize söylemeniz gerekenleri, çocuğunuza ya da partnerinize söylemeniz gerekenleri bir terapist aracılığıyla öğrenmek, aynı cümleleri bu ilişkilere taşımak size ne kadar fayda sağlar? Sonuçta her ilişkinin dinamiği ayrıdır. Ailesiyle problem yaşayan bir yetişkine “ailenle haftada sadece 30 dakika görüş, bu daha iyi olur” denmesi sizce uygun bir tavsiye midir? Verilen tavsiyelerin sizin hayatınızda olumlu etki yaratacağını söylemek kimin görevidir? Terapistten sürekli tavsiye ya da öneri dinlemek sizi terapiye de terapiste de bağımlı hale getirecektir. Terapinin amacı bağımlı hale getirmek değil kişiyi daha fazla özgürleştirmektir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir